İçindekiler
Psikolojik Kriz Nedir?
Psikolojik kriz, her insanın daha önceki deneyimlerine dayanarak anlayıp anlamlandırabilme kapasitesini aşmasıdır. Şöyle ki insan ilişkisel bir varlıktır. Bu ilişkisellik içinde konum alır. Böylelikle neşesini, acısını, korkusunu bu pozisyona göre belirler. Öyleyse inanılan kişilerle karşılaşılan kişiler arasındaki fark, hayal edilen yaşamla maruz kalınan veya yaşanılan hayat arasındaki fark insanın ruh hâlini belirler. Bu nedenle insan için travmatik olan sanılanın aksine sel, deprem, salgın gibi afetlerden ziyade insan eliyle olan ihmal ve şiddettir.
Çocuklar dünyaya çaresizce geldikleri için ebeveynlerinin hataları ile değil, tutarlılıklarıyla ve ne yaptıklarıyla ilgilenirler. Bu çaresizlikte kendilerine bakım veren kişiler üzerinden hayatı anlamlandırırlar. Erişkinler de böyledir. Kurdukları düzenin sürmesi için görevlendirilen avukatların, doktorların, gazetecilerin, müteahhitlerin, mimarların, inşaat mühendislerinin sözleri ve davranışlarının tutarlılığıyla ilgilenirler.

Psikolojik Krizler Nasıl Etkiler?
Doğal afet, yangın, kaza ve kişilerarası şiddet gibi farklı türlerde acı veren olaylar meydana gelmektedir. Bu olaylardan bireyler, aileler veya tüm toplum etkilenmektedir. Herkes bu tür olaylardan bir şekilde etkilenirken depremden etkilenen insanların verdiği tepkiler farklı olabilir. Bazı bireylerde aşırı kaygı duygular hâkim olabileceği gibi bir şey hissedememe ya da içe kapanma gibi duygular yaşayan kişiler de olabilir.
Bu sürecin kendi dönemlerine özgü özellikleri vardır. Uzmanlar bu dönemleri şu şekilde sınıflandırmaktadır:
- İlk bir ay içerisinde bir akut stres tepkisi olur. Bu tepkiler; yoğun bir korku, dehşet ve çaresizlik duygusu olarak gözlemlenir.
- 1 ve 3 ay arası “akut stres sonrası tepki” olarak isimlendirilir. Burada kişinin tedaviye ihtiyacı vardır.
- Eğer bu durum 3 aylık süreden fazla olursa kronik stres tepkisinden söz edilebilir, tedavi edilmelidir.
İlk 1 ay çok kritiktir. Doktorlar, psikologlar, psikiyatristler, gazeteciler ve krize müdahale eden yardım ekiplerinin nasıl davranması ve nasıl konuşması gerektiği önemlidir.
Mevcut durumda depremden etkilenen insanlardan bir kişi en az 150 ile 250 arasındaki kişinin ruhsal durumunu etkileyecektir. Bu etkiden hiçbirimiz uzak değiliz. Buna gazetecisi, doktoru, politikacısı, orada yaşayan herhangi bir insan, orada o depremden etkilenen kişiler kısacası hepimiz buna dâhiliz. Dolayısıyla karşılaşacağımız durumun kapsamını görmüş olmaktayız.
Psikolojik Krize Müdahale
Böylesi büyük felaketlerde insanın ilişkisel bağları kopar. Dünyayı ve hayatı anlamlı hâle getirilen kişilerle olan bağ kopar ve gerileme yaşanır. Bu, temel ihtiyaçlara yönelmeye neden olur. “Karnımı doyuran biri var mı, benimle tutarlı konuşan biri var mı?” gibi soruların cevabı gündeme gelir. Bu yanıt olumlu bildirim içerirse erişkinliğe dönüş sağlanmış olur. Dolayısıyla ilk 1 ayda psikoterapiden değil, krize müdahaleden yani kriz danışmanlığından söz edilebilir.
Krize müdahalenin temel mantığı, kişinin kopmuş bağlantılarını yeniden inşa etmektir. Öncelikle etrafı izleyip bazı soruların cevabı aranmalıdır:
- Ne oluyor
- Ne yaşıyor bu insan
- Karnı aç olabilir
- Günlerdir uyumuyor olabilir
önce bunları sağlamak gerekir.
Dinlemenin temel amacı; kişinin ne yaşadığını ve başına ne geldiğini görmesidir. Kişi anlattıkça uzmanın dinlemesi gerekir. Dinlemek, anlatan kişinin olayı yerleştirmesini sağlayacaktır. Dinleyen kişinin ana amacı vereceği cevabın, anlatıcının ihtiyaçlarına yönelik olmalıdır.
“Olan oldu önümüze bakalım.” ya da “Kurtulduğun için şanslısın.” gibi cümleler daha çok dinleyenin ihtiyaçları ile ilgili olduğundan kullanılmamalıdır. Oysa anlatanın ihtiyaçları, yaşadığı olayı anlatmaktır. Bazen susmak, bazen ağlamak, bazen gülmek de bu ihtiyacın kapsamındadır.
Bu sabrı ve bu tutarlılığı gösterebilenlerin krize müdahale etmesi gerekir. Görevi ne olursa olsun dinlemek kolay bir süreç değildir. Dinleyebilmek için anlatana duyarlılık, onun ihtiyaçlarını görebilecek tutarlılık gerekir.
Depremden etkilenen insanların yeniden anlatması için fırsat verilmelidir. Yaşadıklarını kavrayıp travma öncesi işlevselliğine dönülebilmesi için çalışılmalıdır. Ancak bunu yaparken sabırlı olmak gerekmektedir.
Kimler Müdahale Edebilir?
Krize müdahale edecek kişilerin özel bir eğitiminin olması gerekir. Depremden etkilenen insanlar mekân ve zaman algısını yitirir. Bu algıyı geri getirmeye çalışan kişi bunu yaparken de kendi mekân ve zaman algısını yitirmemelidir. Hâliyle bunun bir koordinasyon ve planlama dâhilinde olması koşulu vardır. Öyleyse ruh sağlığı çalışanlarının bir kuruma bağlı olarak ilgili bölgeye gitmesi gerekir.
Krize müdahale edilen kişiyle olan görüşme, hastanedeki görüşme odasında yapılan görüşmeden farklıdır. Koşullar bazen çok ağır olabilir. Bu, bazen bir ağacın altında ya da mahremiyetin sağlanamayacağı bir spor salonunda olabilir.
Yapılan görüşmenin kişiyi etkilemeyecek, süreklilik duygusunu bozmayacak nitelikler taşıması gerekiyor. Dolayısıyla yöneticilerin, koordine edenlerin buna konuya dikkat etmesi gerekiyor. Demek oluyor ki bireysel motivasyonlarla yapılması oldukça güçtür.
Travmatik olan kişi, düşünce ve duygu seline kapılabilir. Zihni, belli olaylara veya belli konulara oraya sabitlenebilir ya da konuyla tamamen bağımsız bir yere gidebilir. Dolayısıyla krize müdahale eden kişinin hep bu bilgi ve bilinçle hareket etmelidir, yorulduğunda da dinlenmesi gerekir.
Krize müdahale etmek sadece ruh sağlığı profesyonellerinin işi değildir. Ruh sağlığı çalışanları zaten bu eğitimi almaktadır. Mühendisler, gazeteciler, öğretmenler ve kamu görevlilerinin de bu eğitimi olması gerekmektedir. Kişinin hangi ruh hâlinde olduğunu anlamak için onu dinlemeyi bilmek önceliktir. Sonrasında müdahaleler ona göre yönlendirilmelidir.
İlk olarak depremden etkilenen insanın yalnız olmadığı, hâlâ dünyaya bir etkisinin olduğu mesajı verebilmenin koşulu doğru dinleme yapabilmektedir. Travmatize olmuş kişi, “Çocuklarıma ne olacak?” dediğinde bu kaygı tavsiye verilmeden dinlenmelidir. Nasihat etmek, öğüt vermek ruh sağlığı çalışanları için zaten mümkün değildir. Dolayısıyla beklemek, dinlemek önemlidir. Sonuç olarak depremden etkilenen insanların, “Ben bu dünyada varım, beni duyan insanlar var.” düşüncesiyle kendilerine geri gelebilmeleri sağlanmalıdır.
Müdahalede Oluşan Sekonder (İkincil) Travma Nedir?
İkincil travmatik stres, merhamet yorgunluğu, dolaylı travma ve şefkatli yorgunluk olarak da bilinmektedir. Sekonder (ikincil travma) bireyin, başkasının travmatik deneyimiyle etkileşime girdiğinde veya onu gözlemlediğinde ortaya çıkar. Bu travma anları yalnızca acı, üzüntü, kederle sınırlı değildir. Fiziksel acı ve yaralanmayla sonuçlanan olayları da kapsayabilir.
İkincil travma, ilk müdahale ekibinin bir hastadan özellikle üzücü bir travma öyküsü duyduğunda oluşabilir. Ayrıca travma mağdurunun tecrübelerini ilk elden günlük veya haftalık olarak duymak, psikolojik yükü biriktirip artırır. Bu sebeple daha uzun bir süre içinde de ortaya çıkabilir. Bu durum genellikle ruh sağlığı uzmanları ve sosyal hizmet uzmanları için geçerlidir.
Mesela ruh sağlığı uzmanları şu anda daha az etkilenmiş gibi görünebilir. Ancak iki hafta sonra içlerinden biri ağır bir depresyona girebilir. Bu durumda mesleğin ve formasyonun etkisi olmayabilir. Beklemek ve görmek gerekir. İkincil travmaya maruz kalanlarda “ Onlar orada üşüyor, biz burada ne yapıyoruz?” gibi sıklıkla suçluluk duygusu ve karmakarışık duygular yaşanır.
Hangi konunun daha önemli olduğu, daha önemsiz olduğunu belirlenemez. Belli bir yerde saplanıp kalınabilir, bambaşka düşüncelere ulaşılabilir. Örneğin bu olayı konuşurken olağan dışı rahatsız edici bir olayla karşılaşılınca ya da onu anlatıldığında hiçbir duygu belirtisi vermeden bu anlatılabilir. Bu, kişinin başa çıkma yöntemi olabilir. Bunu bozmamak gerekir ama olaya, duyguya dönebilmesi için baskıcı olmadan öyküsünü anlatmaya yönlendirmek gerekir.
Bu olayı dinlerken biri ansızın şunu düşünebilir: Bu kadar büyük bir felaket oldu, önümüzdeki ay maaşımızı alacak mıyız acaba?” Sonrasında “Nasıl bir insanım? Millet neler yapıyor, ben oturup ne düşünüyorum?” sorusuyla suçluluk duyabilir ama insan böyle bir varlıktır. Kendi acılarımızdan, korkularımızdan, engellenmelerimizden ötekilerinin korkularını ve acılarını tanırız. Bu, utanılacak ya da kötülenecek bir hâl değildir. İnsan olmanın bir sonucudur, empati yeteneği de buraya dayanır. Kendi acısını, kendi korkusunu tanımayan biri ötekinin korkusunu ve acısını da tanıyamaz.

Sekonder (İkincil) Travma Nedenleri
- Travma deneyimlerini dinlemek veya öğrenmek
- Hayatta kalanların fiziksel veya zihinsel ihtiyaçlarına tanıklık etmek
- Ciddi fiziksel yaralanması olan kişilerin bakımı veya tedavisi
İlgili profesyoneller dinleyip destek sunarlar. Bu sebeple hayatta kalanların hikâyelerinin stresinden ve içeriğinden kaynaklanan dolaylı travma geliştirmeye karşı savunmasızdır. Bu, iş görevlerini etkin bir şekilde yerine getirme becerilerini etkileyebilir ve kişisel ruh sağlıkları üzerinde aşırı bir baskı oluşturabilir.
Sekonder (İkincil Travma) Belirtileri Nelerdir?
Birinin ikincil travma geçirip geçirmediğini belirlemek için en yaygın semptomları tanımak önemlidir:
- İlgisizlik
- Depresyon
- Çaresizlik duyguları
- Kronik yorgunluk
- Müdahaleci düşünceler veya görüntüler
- Kalıcı olumsuzluk
- Suçluluk veya korku
- Seçtikleri alana ilgi kaybı
- Konsantre olamama veya dinleyememe
- İştahta değişim
Çocuklara ve Ergenlere Müdahale Yaklaşımları
Gordon ve Wraith, çocuklarda afete bağlı travmanın etkisini bütüncül bir modele göre açıklamışlardır. Çocuklar bu modele göre yaşamı geçmiş, bugün ve gelecekten oluşan süreklilikte algılarlar. Bu süreklilik algısı, güven duygusu açısından önemlidir. Bu süreklilik içerisinde geçmiş; çocuğun anılarını, deneyimlerini ve önceki öğrenmelerini yansıtır. Bugün, şimdiki yaşantılarını; gelecek ise hedeflerini, planlarını, beklentilerini, hayallerini ifade eder.
Bir travma olarak depremden etkilenmek, çocuğun geçmişle gelecek arasındaki köprüye zarar verir. Çocuğun yaşamın sürekliliğine ilişkin algısını bozar. Bu modele göre çocuk ve ergenlere yönelik afet sonrası müdahalelerde esas amaç, geçmiş ve gelecek arasındaki köprüyü yeniden kurmaktır.
Afet sonrasında hem fiziksel güvenliğin sağlanması, hem de psikolojik anlamda temel güven duygusunun yeniden oluşturulması önceliklidir. Çocuklar için yaşamın devam ettiği duygusu, toparlanma süreci için son derece önemlidir. Bu duyguyu desteklemek üzere, aile düzeninin olabildiğince eskisi gibi düzenli şekilde devamı sağlanmalıdır. Günlük rutini ve alışkanlıklarına geri dönmesine yardım edilmelidir. Yaşına uygun rol ve etkinliklere yönlendirmek gerekmektedir.
Depremden etkilen insanlar, travmatik olayın hemen sonrasındaki ortamda genellikle korku ve belirsizlik içerisindedir. Bundan dolayı depremden etkilenen insanlar yoğun olarak duygusal tepki gösterir. Bu dönem için en etkili müdahale psikolojik ilk yardımdır. Bu dönemde özellikle çocuklara güvendikleri kişiler tarafından bilgi verilmesi iletişimi kolaylaştırır. Bununla birlikte zarar gören güven algısı tekrar oluşturulur. Çocukların çevresindeki yetişkinlerin, bakım verenlerin bu dönemde çocuk ve ergenlerin verebileceği olası tepkilere nasıl yaklaşılmasının etkili olabileceğini bilmeleri önemlidir.
Çocuklar ve Ergenler İçin Aileler Neler Yapabilir?
Çocuklar İçin Yapılabilecekler Nelerdir?
- Güvende olduklarını sıklıkla hatırlatın.
- Ekstra zaman ayırıp ve ilgi gösterin.
- Kötü şeylerden sorumlu olmadıklarını açıklayın.
- Günlük rutin ve planlara mümkün olduğunca uyun.
- Korkmuşsa veya size sarılmışsa yanınızda kalmasına izin verin.
- Ne olduğu ile ilgili soruları cevaplarken korkutucu ayrıntılara başvurmayın. Basit cevaplar vermeniz gerekmektedir.
- Erken yaş davranışları (parmak emme ve alt ıslatma gibi) gösterirse sabırlı davranın.
Ergenler İçin Yapılabilecekler Nelerdir?
- Olabildiğince oynama ve rahatlama imkânı sağlamalısınız.
- Ne olduğuyla ilgili gerçek bilgileri paylaşın.
- Zaman tanıyıp ilgi gösterin.
- Günlük rutinlere devam etmeleri için yardım edin.
- Üzgün olmalarına izin verin.
- Düşüncelerini ve korkularını yargılamadan dinleyin.
- Kural ve beklentileri net biçimde açıklayın.
- Karşılaştıkları tehlikeleri sorun.
- Destekleyici olun.
- Zarar görmekten en iyi nasıl kaçınacaklarını anlatın.
- Başkalarına yardım edebileceği fırsatlara izin verin.
Deprem Davranışları İle İlgili Sık Sorulan Sorular
Depremden etkilenen çocuklara nasıl yaklaşılmalı?
Öncelikle temel ihtiyaçları ve güvende olduğunu bilme isteği karşılanmalıdır. Olanları anlamlandırmaları için kaygısını artırmayacak düzeydeki bilgilendirme yapılmalıdır. Aldıkları cevaplar sayesinde korkularıyla baş etmeleri kolaylaşabilmektedir. Kendilerini kolaylıkla anlattıkları etkinlikleri yapmaları için fırsatlar oluşturulmalıdır.
Deprem bölgesindeki çocuklara nasıl davranılmalı?
İlk adım olarak çocukların fotoğraflarını paylaşmanın çocuk hakları ihlali olduğu hatırlanmalıdır. Olumsuz anılarını tekrar hatırlatacak sorular sorulmamadır. Doğruluğu teyit edilmeyen bilgiler paylaşılmamalıdır. Kayıp yaşayan çocuklara yakınlarının hayatta olduğuna dair gerçek dışı bilgiler verilmemelidir.
Uyuyamıyorum depremden etkilendim ne yapacağım?
Uyku öncesinde yoğun olarak telefonla meşguliyet, yemek yeme gibi durumlardan kaçınmak gerekir. Düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme gibi eylemler tercih edilebilir. Ancak tüm bunlara rağmen şikâyetler devam ederse uzman yardımı almanız gerekecektir.
Yazar: Agah AYDIN (Aktuna Psikiyatrist)
Ülkece geçirdiğimiz zor günlerde duyarlılığınız ve sadece afet dönemi değil afet sonrası için planladığınız destekler için teşekkürler. İyi ki varsınız 🌸
Bu zor günler de tecrübe ve eğitimlerimizi sahada uygulama zamanı